Çok büyüdü, ne çabuk da büyüdü…Ne kadar hızlı geçiyor zaman. Eskiden de bu kadar hızlı mı geçiyordu da ben farkında değildim? Yoksa Doruk mu hızlandırdı bu zamanı? Belki de artık elimde geçen zamana karşı somut bir şey olduğu için daha hızlı geçtiğini düşünüyorum. Büyüdükçe benim küçük oğlum olmaktan çıkacak değil mi? Daha az öptürecek kendisini, daha az kucağıma gelecek, daha az anlatacak bana…Beni korkutmayacak da koruyacak belki ama artık daha az mıncık mıncık iç içe olacağız. Hoşlanmıyorum bu gerçekten…Sabahları onu küçük kualam yapıp sabahlığıma sarıp taşımayı seviyorum. Minik kollarını boynuma sıkıca sarıp, yanağını yanağıma değdirmesini, başını omzuma yaslamasını seviyorum. Her iki dakika da bir “annee kuuuucak kuuucakkk” diye kollarını uzatmasına hastayım. “Kuuucakkk” demeyecek, gelmeyecek değil mi büyüdükçe? Kendi hayatı olacak? Hele ortaokul lisede benden iyice kopacak mı doğruyu söyleyin? Büyümese mi acaba? Az mı yedirsem? Az mı içirsem? Tüm videolarını izliyorum…Taa doğumdan itibaren, sancılarımın başladığı zaman evden hastaneye gitmeden az önce çekilmiş olan fotoğraflarıma bakıyorum. Yüzüm ağrıdan allak bullak olmuş ama fotoğraf makinasını görünce sırıtmaya şartlanmış bir insan tipi olarak yarı acılı gülümsemişim. Doğum sancım hafiflediği sırada kameraya almış eşim beni çekiyor; “Ne hissediyorsun?” demiş elimle sadece zafer işareti yapmışım. Pilim bitmiş belli ki…Ama hayatımın tartışmasız en güzel anı, onca ağrıya, acıya yorgunluğa rağmen, milyon defa yaşamak isteyeceğim o an; daha göbek kordonu bile kesilmeden onu kucağıma verdikleri o an derim! Günlerce ağlamıştım o günden sonra, bir türlü aklım almıyordu daha 1 dakika önce karnımdaki bebeğin şu anda kucağımda olduğunu. Karnımın üzerinden elime gelen o minik topuklar şimdi avuçlarımın arasındaydı. Onu her emzirmede gözlerimden yaşlar fışkırıyordu. Yaa ben onu çok seviyordum…Garip garip korkularım vardı. Bebek arabasıyla dışarıda gezerken ya elimden bebek arabası kayarsa ve yokuş aşağı giderse gibi anormal kaygılar edinmiştim. Sanırım fazla sevgi böyle manyak düşünceler getiriyor. O büyümesin istiyorum. Küçük kalsın ve benim olsun. Paylaşmak istemiyorum onu kimseyle…
2 sene önce bir arkadaşımla konuşuyorduk. Mert 10 yaşını yeni doldurmuştu. Ergenliğin e’si yoktu ortada. ben demiştim ki “Şu çocukları 10 yaşında alıp 18 yaşında iade eden servisler olsa” o da bana “biz ona yatılı okul diyoruz” demişti. Şaka bir yana, ergenlik döneminde kapının önüne koymak geliyor insanın içinden. Allahım bu mu benim doğurduğum çocuk diyorsun. Tama ölesiye seviyorsun. Ama çok zorluyor. Onun için bunları yazın. Ergen annesi olmak zor demişti başka birisi. Arkanı dönüp 10a kadar sayacaksın. 110a kadar sayıyorum kar etmiyor bazen. Ama ergenimi seviyorum!!! Seviyorum di mi? 😛
BeğenBeğen
Sevgi kısmı şüphesiz ama şimdi benim minik adam bile bazen 500′lere kadar saymama neden olabiliyor. Gözümü korkutmayınnn :))))
BeğenBeğen
korkunun ecele faydası yok. hah hah haa!!!
ama çok seviliyorlar, o bir gerçek! 😀
BeğenBeğen