Kalabalık bir ailede büyüdüm ben. Bizim ailemizde çekirdek aile kavramı teyze, enişte ve kuzenlerin de dahil olduğu en büyük aile anlamına geliyordu, zira benim annem teyzemle, babam eniştemle, kuzenlerim ağabeyimle eş değer oldu her zaman. Bu durum nedense hep insanlara ilginç gelirdi, bana ise onların buna şaşırması garip geldi ömrümce…Ne derdimiz olsa teyzemize koşardık biz, tatillere maaile birlikte çıkar, akşam yemeklerini birlikte yer, bir de üzerine mutlaka her hafta cumartesileri bir araya gelir bütün günü birlikte geçirirdik…Biz bize yeterdik, çok eğlenir, çok konuşurduk…Bizim aile bir araya gelince gürültü seviyesi 35 desibeli geçerdi. Daha karşıdaki kişi konuşurken “Hadi o sözünü bitirsin de ben de şunu anlatayım” diye atakta beklerdi diğeri…Sözümüz bitmezdi bizim, anlatacağımız bitmezdi…gülmemiz bitmez, aklımıza gelenler bitmezdi…Biz iki kardeştik aslında ama benim ablalarım da vardı, kardeşim de, yaşıtım da vardı, ağabeyimden büyük başka bir ağabeyim de…Kuzenlerimizle koyun koyuna uyurduk biz…Evlerimizin arası iki sokaktı bizim. Bir diğeri üç sokak ötesindeki eve taşınacak olsa “Uzak mı olacak acaba?” diye düşünür, endişe ederdik ve şaka da yapmıyorduk bu konuda… Kocaman bir apartmanda birlikte yaşama hayalleri kurar; “Şimdi aynı apartmanda olsak pijamayla sabah sana iner misafirin için yardım eder, sonra da kendi evime çıkar işime devam ederdim….” diye cümleler kurulurdu bizim ailemizde, iki sokak ötesi bile olsa ayrılmak istemezdik birbirimizden… Birinin derdi olsa herkesin uykusu kaçardı o gece…Gece yarısı saat 12’yi geçse bile bir kere “çın” yapabilirdi bizim evde telefonumuz…Eğer annem uyanıksa teyzeme geri “çın” yapar, uzun uzun konuşurlardı…Benim ailemde çocuklar çok önemliydi…Herkesin toplam 7 çocuğu vardı bizim ailede…Hepsinin de yüzü gülsün diye bir anne üç teyze uğraşırdı….Bizim ailede çok sevgi vardı…Sarılınca gerçekten sarılır, ağlayınca gerçekten ağlar, kızınca gerçekten kızardı bizimkiler. Belki bu yüzden de çok derindi her şeyimiz…
Ben kocaman çekirdek bir ailede büyüdüm. Ne şanslıydım ki büyük aile kavramını doyasıya yaşadım. Muhtemelen benim çocuğum ileride yazdığım bu yazıyı okuyunca anlamayacak neden bahsettiğimi…Modern hayata kapılmış olacak…Belki de yurt dışında okuyacak ve anne babasını bile zor görecek…Doğan Cüceloğlu “Bir insanın anavatanı çocukluğudur.” diye boşuna dememiş. Benim anavatanım çok zengindi. Ben kocaman çekirdek ailemdeki bir sürü insandan bir sürü bilgi aldım, sevgi aldım, görgü aldım, terbiye aldım, korku aldım, umut aldım, neşe aldım, göz yaşı aldım, merhamet aldım, akıl aldım, vicdan aldım, hayata farklı bakış açısı/açıları aldım…Peki ben çocuğuma bu zenginliği verebilecek miyim?
Bilemiyorum…Sadece deneyeceğim…
Ne kadar yalın ve gerçek anlatmışsın o günlerimizi canım benim…Şimdi her biriniz çekirdek ailenizle başka şehirlerde olmasanız biz yine sürdürürdük o günleri..Bir an öylesi bir ortamda Doruk’umuzu hayal ettim ve gülümsedim 🙂 Neden..mi? O herşeyi gözlemleyen anlamak isteyen yapısıyla kimbilir ne kadar yorulurdu bizlerle :-)Sen de çocuğuna böyle bir zenginlik verebileceksin bence Ceyim..Öylesine zengin bir yüreğe sahipsin çünkü..Uzaklarda olmana karşı bizleri bilsin düşüncesiyle Doruk’umuza unutturmuyorsun ailemizin bireylerini.. Bu minicik yaşında bile bizlerle kısa kısa yaşadığı günlerin anılarını hatırlıyor ve anlatıyor sana işte ..Hepimizin ismini biliyor… Kim abla kim abi kim enişte kim teyze farkında…Dayısı da zaten yanında..Daha ne olsun 🙂
BeğenBeğen