Aklımın bir köşesi işgal edilmiş şekilde yaşıyorum. Bir yazılım var sanki beynimin içinde ve yazılım maksimum 45 dakika sonra yine başa dönüyor. Bu 45 dakikalık süre içerisinde bir sürü şey oluyor aslında ama sonuç hep aynı. Bir kaç işlem sonra hoopp başa sarıyor yazılım…Basit bir yazılım bu, hiç karmaşık değil. Sabah gözümü açtığım anda başlıyor program işlemeye. Şöyle bir yazılım sanki beynimin içindeki; uyku halinden çıktığım saniyede “Doruk’un üstü açık mı?” ile geliyor beynime. Üstünü kapatıyorum. Sonra “Hadi o uyanmadan…” diye başlayan cümlelerimle devam ediyor; “O uyanmadan hazırlanayım”, “O uyanmadan yatağı toplayayım”, “O uyanmadan şunu kaldırayım “, vs. vs. Ofise gidiyorum; mailler, telefonlar, günaydınlar, nasılsınlar, bir iki arkadaş sohbeti sonra yine iş güç…Süre dolduu; “Doruk ne yapıyor acaba?!” Gözüm masamdaki resmine ilişiyor, evi arıyorum havadis alıyorum. Yumurtasını yemiş, portakal suyu bitmiş, beyaz peynirinden küçük bir parça bırakmış, şimdi arabalarıyla oynuyormuş. Birazdan dışarı çıkacaklarmış. Arkadan sesi geliyor bıcır bıcır…”Ohhh resetlendim”! Ve kum saati ters dönüyor yine, yeni bir 45 dakika için…Ben gün boyu böyle ilerliyorum hani biraz mehter takımı misali. Bu sebeple benim bir şeye odaklanma sürem değişmiş durumda. Eskiden bir şeye kilitlenir yapardım yapacağımı ama şimdi beynim yüz binlerce hücreye, sanki minik minik kutucuklara ayrılmış gibi hissediyorum. Her kutucukta da bir Doruk var mutlaka… İş, ev, çocuk, ailem, kendim, arkadaşlarım, yemek, temizlik, ütü, alınacaklar, verilecekler, eskimişler, yeniler…Çok mutluyum, çok seviyorum beynimdeki her bir kutucuğu, beynimin içerisindeki 45 dakikalık yazılımı, onun hikayelerini dinlemek için açtığım telefonları, aklımın bir köşesini, kalbimin bir köşesini rahat rahat fütursuzca işgal etmesini…Hepsini çok, çok seviyorum…