Bugün http://www.anneysen.com tarafından İstinye Park Alışveriş Merkezi içinde bulunan Hillside City Club, Learning Center’da gerçekleşen “Daha Mutlu Ebeveyn-Çocuk İlişkisi için Sınır Koyma, Kuralları Belirleme” eğitimine katıldım.
Bu tip etkinlikleri hep kaçıran biri olarak heyecanım görülmeye değerdi. Günler öncesinden kaydımı yaptırdım ve sabırla bekledim. Beklediğime de değdi doğrusu… Benim için son derece eğitici ve kendime küçük notlar çıkardığım bir toplantı oldu. Tüm konuşmaları burada özetleyemem belki ama benim ilgimi çeken konular şunlardı;
Önce Psikoloji İstanbul’dan Çocuk ve Ergen Terapisti, Psikolog Tolga Erdoğan konuşmaya başladı. Tolga Erdoğan konuşmaya benim için en can alıcı yerden girdi; o da şimdiki çocukların ağaca tırmanmak, dağda, bayırda alabildiğince oynayabildiği enerjilerini dışarıya atabilecekleri yerlerin olmadığı gerçeğiydi. Şimdiki çocuklar ya evde ya da okullarda bir yetişkinin önderliğinde enerjilerini boşaltmaya çalışıyorlardı. Böyle olunca da ister istemez sınırlar kurallar hayırlar daha çok söylenir oluyordu. Değişen çevre şartları dolayısıyla güvensiz ve tehlikeli olduğunu düşündüğümüz bir ortamda çocuk yetiştirmenin zorluğuna da değindi Tolga Erdoğan. Bu arada tüm salona sorduğu bir soru bir durup düşünmeme neden oldu; “Çocuğumun uymasını/dinlemesini istediğim kuralların ne kadarı ihtiyacım?” “Koyduğumuz kuralların ne kadarı aslında gerçekten ihtiyaç duyduğumuz kurallar?” Bu soruyu duyduğumda bir anda gözümün önünde özellikle yorgunken karşımdaki enerji dolu minik adama “hayır” dediğim bir iki kareyi sorguladım saniyelik bir hızla. Gerçekten çoğu zaman anne babalar olarak otomatik hayırlarımız devreye giriyordu…
Daha sonra Tolga Erdoğan bence çağımızın anne/babaları için çok önemli altın niteliğinde bir öğüt paylaştı bizlerle… Ya da kendi adıma bugünden aldığım en büyük ders bu oldu diyebilirim; “Çağımızda ebeveynler çocuklarına o kadar çok manevi yatırımda bulunuyorlar ki eğer çocuk okulda ya da başka bir alanda başarısız olursa bu sefer ’emeklerim boşa gitti’ gibi bir psikolojiyle öfke duyabiliyorlar” dedi. Bunu daha önce uzman bir psikiyatristten de duymuştum. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da dengeyi kaçırmamak gerekiyor demek ki diye düşündüm kendi kendime…
Daha sonra konu kurallara ve sınır koymaya geldi. Tolga Erdoğan “Eğer çocuklarımıza hiç kural koyamıyorsak anne/baba olarak kendi kişisel sınırlarımızı çizememişiz demektir” dedi ve şöyle devam etti; “Diğer taraftan gereğinden fazla kural koyarak çocuğa ‘sen kendi hayatını kontrol edemezsin’, ‘sen bilmezsin’, ‘senin adına her şeyin en doğrusunu ben bilirim’, ‘benim lafımı dinle ki başına bir şey gelmesin’ ” mesajını veriyorsunuz dedi. Emeklemeye yeni başlayan bir bebeği örnek vererek “onun dünyayı keşfetme arzusunu, onun iyiliği ve güvenliği adı altında kendi kurallarımızla çok sınırlandırırsak aslında onun ilk matematik dersinin boş geçmesine sebep oluyoruz demektir” dedi. Çünkü emeklemeyi yeni öğrenen bir çocuğun kanepenin altına kaçan topunu almaya çalışırken yakın-uzak kavramını öğrendiğini kaldıramayacağı bir eşyayı kaldırmaya çalıştığında ağır-hafif kavramını anladığını açıkladı. Bu konuda vaktiyle Doruk’u çok özgür bıraktığım için kendi adıma mutlu oldum o an. Arada iyi şeyler de yapıyoruz anne olarak işte:)
Psikolog Tolga Erdoğan “hayır” kelimesini nasıl kullanacağımız konusunda da ip uçları paylaştı bizimle. Anne/babanın bedel dilinin çok önemli olduğunu, kendisine “hayır” derken beden dilinizden “evet” mesajı alan çocuğunuzun sözünüzü dinlemeyeceğini söyledi. “Doğru beden diliyle sakin bir ses tonuyla “hayır” dediğinizde” anlıyorlar diye de ekledi. 2 yaşında olmuyordu da şimdi gerçekten Doruk “hayır” larımı daha bir anlar oldu. Tolga Bey ayrıca “bağırmak öfke göstermek çocuğa kontrolü kaybettiğiniz ve “hayır” ın “evet” olabileceği hissini verir. Oysa siz sakin olunca çocuk bu konuda kararlı olduğunuzu anlar ve lafınızı dinler” dedi. Hatta burada dediği bir şey çok hoşuma gitti; “sizin bu duruşunuz çocukta hımm bu adam bu konuya kafa yormuş, düşünmüş hissi/algısı verir” dedi. Ayrıca “hayır dediğinizde ağlıyorsa ağlamasına izin verin, hayal kırıklığını yaşasın zaten bu duygu onun tanışması gereken de bir duygu” diyerek kendinin bile halen “hayır” kelimesini duyduğunda herkes gibi hayal kırıklığı yaşadığını bunu çocukların da öğrenmesi gerektiğini vurguladı. Senelerce “hayır” dediğine “evet” dersen çocuğa tutarsızlık mesajı verirsin, ağlayınca istediğini alabileceğini öğretirsin diye söylenmiş bize! Ama Tolga Erdoğan bunun aksine “bazen hayır dediğimiz şeylere sonra evet diyebiliriz” dedi ki benim içime bir su serpildi…
Son olarak ceza&ödül yöntemiyle ilgili Tolga Bey’in anlattıklarından iki nokta beni çok düşündürdü; birincisi ödül&ceza yönetiminin “iç motivasyonu” devre dışı bıraktığı, ikincisi ise ileride çocuğun başkasının istediği gibi olma eğiliminde olup, başkasının beklentisine göre şekil alarak kendi kişiliğini oluşturamayacağı gerçeğiydi.
Tolga Erdoğan’ın arkasından Blogcu Anne Elif Doğan (http://blogcuanne.com/) bizlerle kendi annelik tecrübelerini paylaştı. Uzun zamandır severek ve keyifle okuduğum Elif’le ilk defa tanışma imkanı bulduğum için çok mutlu oldum. Kendisi yine her zamanki gibi içten ve samimiydi. Bir de yazılarını kaçırmadan okuduğum için olsa gerek sanki çok yakın bir arkadaşım konuşuyormuş gibi geldi onu dinlerken… Çocuklarından sonra hayatta yaptığı en doğru şeyin blog yazmak olduğunu söyleyen Blogcu Anne çocukların farklı bir dünyaları olduğunu ve çocuklar belli bir yaşa geldikten sonra iki çocuğa bakmanın tek çocuktan daha kolay olduğunu dile getirdi. Bizimle çocuklarının fotoğraflarını paylaşarak o fotoğraflar üzerinden kendi kurallarının zaman zaman nasıl etkisiz kalabildiğini diğer taraftan da arabada çocukların mutlaka kendi araba koltuklarında emniyet kemerleri takılı bir şekilde oturuyor olması gibi asla yıkılmaz kurallarının da var olduğunu söyledi. Gerçekten çok keyifli bir sohbetti…
Bize böyle güzel bir gün yaşatan http://www.anneysen.com ‘un kurucu ortaklarından Aylin Hanım’a ve Pınar Hanım’a sonsuz teşekkürler… Bu eğitimlerin devamını dört gözle bekliyoruz…